Gezi rehberi

Diyarbakır Tarihi


     
Güneydoğu Anadolu Bölgesinin orta bölümünde yer alan Diyarbakır, tarih boyunca jeopolitik önemi açısından; İlk çağlardan bu yana Akdeniz’i Basra körfezine, Karadeniz’i Mezopotamya’ya bağlayan bir konuma sahiptir. Diyarbakır’ın, doğal bir geçiş yolu olması her dönemde çekiciliğini arttırmış ve medeniyetlerin iz bıraktığı bir şehir olmuştur. Tarihin derinliklerinden gelen sayısız kültürün kucaklaştığı bir kenttir.


     Tarih boyunca Amida, Amidi, Amid, Kara-Amid Diyar-Bekr, Diyarbekir ve Diyarbakır adlarını alan kent Güneydoğu Anadolu bölgesinin orta bölümünde El-Cezire denilen bölgede Bereketli hilalin kalbinde yer almaktadır.


     Diyarbakır’ın köklü tarihi 12.000 yıl önceye uzanıyor. Son yıllarda kentin Bismil ilçesinde yapılan arkeolojik çalışmalar sonucunda, M.Ö. 10.400-9250 yıllarında “KörtikTepe”de yerleşik hayata geçildiği ortaya çıkmıştır. Anadolu’nun en eski tarımcı köy topluluklarının en güzel örneğini veren Ergani yakınlarındaki Çayönü Tepesi, günümüzden 10.000 yıl öncesine dayanan tarihiyle sadece bölge tarihimize değil dünya uygarlık tarihine de ışık tutmaktadır. Paleolitik ve Mezolitik devirde de Diyarbakır ve çevresindeki mağaralarda yaşamın bulunduğu ortaya çıkmıştır. Silvan yakınlarındaki Hassuni Mağaraları, Ergani yakınlarında Hilar Mağaralarında bu çağdan kalma kalıntılar tespit edilmiştir.


     M.Ö. 3000’li yıllarda şehrin merkezinde izlerine rastlanan Hurrilerin, bölgeye hâkim olmasıyla Diyarbakır’ı yurt edinme çabaları başlamış, ardından Mitaniler, Abbasiler, Mervaniler, Büyük Selçuklular, İnaloğulları, Nisanoğulları, Artuklular, Eyyubiler, Anadolu Selçukluları, Akkoyunlular ve Osmanlı gibi birçok medeniyete yurt olmuştur. Diyarbakır, medeniyetlerin mekânsal ve mimari özellikleriyle az bulunur kültür ve tarih mirası taşımaktadır.


     UNESCO Dünya Kültür Mirası Diyarbakır Surları, kentin sayısız eserlerinin başında gelmektedir. Kuşbakışı kalkan balığını andıran biçimiyle kenti baştanbaşa kuşatmış ve İç Kale ve Dış Kaleolmak üzere iki bölümden oluşmuştur. Diyarbakır Surları, eskilik ve yükseklik bakımından dünyadaki kaleler arasında birinci sırada yer alır. Tamamına yakın kısmı günümüze ulaşan ve birçok medeniyetin izlerini taşıyan Diyarbakır Kalesi, zamana meydan okuyarak yaklaşık beş bin yıldır ayakta durmaktadır. 3-5 metre kalınlığı ve 11-12 metre yüksekliği ile görülmeye değer bir heybete sahiptir. 5.500 metre uzunluğundaki Diyarbakır Surları, 82 burçla taçlandırılmış ve şehrin boynuna adeta bir gerdanlık gibi sarılmıştır. Milad öncesi ve milad sonrası izleri, 63 ayrı kitabede ve sayısız figürlerinde saklamış, bir yazıtlar ve kabartmalar müzesi niteliğine sahiptir.

 

Diyarbakır Surları

Diyarbakır Kalesi, İçkale ve Dış Kale olarak iki bölümden oluşur. İçkale kesiminin, ilk yerleşim yeri olarak çekirdeği oluşturduğu düşünülmektedir. Diyarbakır surlarının inşası ile ilgili farklı kaynaklar değişik tarihler sunmakta, ancak genel olarak 4.yy ortalarında yapıldığı kaydedilmektedir.

 

İçkale ile birlikte sur duvarlarının toplam uzunluğu yaklaşık 5800 metredir. İçkale dâhil sur duvarlarının yaklaşık uzunluğu 5,5 km’dir. Dış surlar üzerinde 82 adet, İç Kale üzerinde ise 19 adet burç bulunmaktadır. Diyarbakır Surları hayatta kalan dünyanın en uzun şehir suru, Çin Seddi’nden sonraki en uzun kale surlarıdır. Diyarbakır Surları 2015'te UNESCO tarafından Dünya Mirası ilan edilmiştir.

 

Sur Kapıları ve Burçları

Diyarbakır Surlarının dört ana kapısı bulunmaktadır. Surlar, Dağ Kapı (Harput Kapısı) ile kuzeye, Urfa Kapı (Rum veya Halep Kapısı) ile batıya, Mardin Kapı ile güneye, Yeni Kapı (Su, Satt veya Dicle Kapısı) ile doğuya açılmaktadır. 20.yy’ın başlarına kadar sur kapılarının geceleri kapatılarak, kente giriş çıkışın kontrol edildiği bilinmektedir.

 

Surların kuzeydoğusunda bulunan ve yine dört kapısı bulunan İçkale; Saray Kapı ve Küpeli Kapı ile sur içine, Oğrun Kapı ve Fetih Kapı ile sur dışına açılmaktadır.

 

• Dağ Kapı

Diğer bir ismi Harput Kapı olan Dağ Kapı, Roma döneminde yapılan iki burç arasında yer almaktadır. Üzerinde Latince ve Grekçenin yanı sıra Abbasi ve Mervani dönemlerine ait kitabeler bulunur.

 

• Urfa Kapı

Rum Kapısı olarak da bilinen Urfa Kapı üzerinde yer alan kitabeye göre Artuklu zamanında Hükümdar Sultan Mehmet tarafından onarılmış, üzerine insan ve hayvan figürleri eklenmiştir. Osmanlı zamanında saltanat kapısı olarak kullanılmıştır.

 

• Mardin Kapı

Tel Kapı olarak da bilinen Mardin Kapı üzerinde yer alan kitabeye göre 909-910 tarihlerinde Halife Muktedir Billah ve veziri Ali bin Muhameddin yardımıyla Amidli mühendis Ahmed'in marifetiyle onarılmıştır.

 

• Fetih Kapısı

Yapılan çalışmalar sonucu ortaya çıkarılan Fetih Kapısı’nın üzerinde yer alan kitabeye göre Kutbüddin II. Sökmen'in taht döneminde 1198 senesinde inşa edildiği anlaşılmaktadır. İslam ordularının Diyarbakır’ı fethettikten sonra şehre bu kapıdan girdiği bilinmektedir.

 

• Küpeli Kapı

Divane Hüsrev Paşa tarafından İç Kale’yi genişletmek maksadıyla Saray Kapı ile birlikte inşa edilmiştir.

 

Dış surlar üzerinde 82 adet, İç Kale üzerinde ise 19 adet burç bulunmaktadır. Yapılan incelemeler sonucunda 82 burcun 3’nün 1930’lu yılların başında yıktırıldığı, 4 burcun ise zamanla yıkıldığı tespit etmiştir. Dışarıdan yarım burç şeklinde görülen 4 burcun ise üst katları yıkıldığı için sadece giriş katları ayaktadır.

Savunma amaçlı tasarlanan burçlar genellikle üç veya dört katlıdır. Kapalı mekânları iki kattan oluşur. Zemin katları depo, birinci ve üst katları ise askerlerin kaldığı bölümler olarak kullanılmıştır.

 

• Keçi Burcu

Surlar üzerinde bulunan en eski burçtur. İnşa tarihi tam olarak bilinmese de Mervaniler döneminde onarım görmüştür. Mardin Kapı’nın doğusunda yontulmuş bir kayanın üzerine inşa edilmiştir.

 

• Ulu Beden Burcu (Evli Beden Burcu)

Artuklu hükümdarı Melik Salih tarafından yapılmış, 1208 yılında Bercis oğlu İbrahim Bey tarafından son hali verilmiştir. Üzerinde kitabesi olan Ulu Beden Burcu, çift başlı kartal ve aslan kabartmalarıyla süslenmiştir.

 

• Yedi Kardeşler Burcu

Ulu Beden Burcu ile aynı zamanda ve aynı mimar tarafından inşa edilmiştir. İnşa edilen Yedi Kardeş burcu tıpkı Ulu Beden Burcu’nda olduğu gibi çift başlı kartal ve aslan motifleriyle süslenmiştir.

İçkale

Binyıllar içinde; Asurlulardan Perslere, Romalılardan İslam Cumhuriyetine, Emevilerden Selçuklulara, Artuklulara, Eyyübilere ve Osmanlıya kadar 33 medeniyet Diyarbakır tarihine izler bırakırlar. Bütün bu farklı kültürler ve devletlerin tamamında İçkale kentin yönetim merkezi olarak kullanılmış ve dünyanın en eski yönetim merkezi olarak varlığını korumaktadır. Kanuni Sultan Süleyman, 16 burç ve iki yeni kapı ekleterek İçkale’yi genişletmiş ve son haline getirmiştir. 

Diyarbakır Ulu Camii

Ulu Camii, 639 yılında Hz. Ömer döneminde şehrin fethinden sonra kiliseden camiye çevrilmiş ve Anadolu’nun ilk camisi olarak ibadete açılmıştır. Anadolu’nun ilk camisi olması ve ünlü Şam Emeviye Camii’nin Anadolu’ya yansıması olarak yorumlanan Diyarbakır Ulu Camii, İslam aleminin 5. Harem-i Şerifi olarak kabul edilmektedir. Avlusunda Diyarbakır’da 25 yıl bilimsel çalışmalar yapan sibernetik ve robotiğin öncüsü El-Cezeri’nin güneş saati bulunmaktadır.

 

On Gözlü Köprü

On Gözlü Köprü de denilen Dicle Köprüsü, on kesik kemer üzerinde inşa edilen bloklarla Dicle’nin iki yakasını birleştirir. Güney cephesinde, kemerlerle korkuluk arasında yer alan iki satırlık çiçekli kûfî kitâbeden, Mervânoğulları’ndan Nizâmüddevle Nasr zamanında Kadı Ebü’l-Hasan Abdülvâhid tarafından 1064-65 yılında Ubeyd adlı bir mimara yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Ancak araştırmacılar bu kitâbenin onarım kitâbesi olduğu görüşünde birleşmekte ve eserin çok daha eski bir tarihte yapıldığını kabul etmektedirler.

 

Eğil Kanyonu

Eğil Kanyonu; kültür, inanç ve doğal zenginliği bir arada bulunduran; 9 Peygamberin kabirleri, antik kalesi, baraj gölü ile günübirlik ziyaret edilebilecek, Diyarbakır merkezine yakın en güzel doğal mekândır.

Dicle baraj gölünün doldurduğu kanyonda, teknelerle turlar düzenlenmektedir. Bu kısa tur esnasında kanyonun sağlı solu yamaçlarında yeşil bir bitki örtüsünü, meşe ormanını görmek mümkün. Kanyondaki dik kayalıklar dağcılık sporu ile uğraşanlara tırmanma ve yürüyüşler yapmaya elverişli imkânlar sunar. Yine baraj gölü özellikle su sporları ile uğraşanlar için bulunmaz bir alandır. Bu alan yüzmeye, her türlü su sporu yapmaya, yarışmalar düzenlemeye müsaittir. 

 

 

 

Hevsel Bahçeleri

33’ten fazla uygarlığın izlerini taşıyan Diyarbakır’ın, Hevsel Bahçeleri’nde 8 bin yıldır kesintisiz olarak tarım yapılmaktadır. Tarımsal değerinin dışında, kültürel ve tarihi olarak da özel bir yere sahiptir.

Hevsel Bahçeleri, yüzlerce kelebek türüne ve kendisine has habitatlara ev sahipliği yapıyor. Göçmen kuşlar tarafından bir istasyon, dinlenme, barınma ve de bir korunma yeri olarak kullanılan vadide bölgeye has kuşlar olarak bilinen boz alamecekler ve pembe göğüslü ötleğenlerin yanı sıra yabani şahin, kızıl şahin, arı şahini, yılan kartalı, gökçe delice, kukumav, kerkenez ve küçük kerkenez gibi yırtıcı kuşlara da yılın hemen her mevsiminde rastlanmaktadır. Türkiye’de nadir bulunan yaz atmacalarına da evsahipliğiyaptığıbilinir. Hevsel Bahçeleri’nin oluşturduğu iklim, Diyarbakır’da 
binlerce yıldır kesintisiz devam eden yaşamın en önemli etkenidir. Hevsel Bahçeleri, 2015'te UNESCO tarafından Dünya Mirası ilan edilmiştir.

 

 

Hz. Süleyman Camii ve Sahabe Kabirleri

Hz. Süleyman Camii, Nisanoğlu Ebul Kasım tarafından 1155-1160 yılları arasında yaptırılmıştır. Nasiriyye Camii, Hazreti Süleyman Camii ve Kale Cami olmak üzere üç̧ ayrı isimle anılan cami, Diyarbakır İçkale’de bulunmaktadır. Caminin yanında 639 yılında Diyarbakır’ın Fethi sırasında şehit olan Halid bin Velid’in oğlu Hz. Süleyman dahil 27 sahabenin türbeleri bulunmaktadır. Diyarbakırlılar ve turistlerin en çok ziyaret ettiği yerler arasındadır.

Eğil Peygamberler Tepesi

Eğil, tarih boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış bir antik kenttir. Asurlular döneminden kalma Eğil kalesi, Deran mağaraları, kral mezarları gibi antik ve tarihi rotaları ile doğal güzellikleri bir arada bulunduran Eğil’de Kur'an-ı Kerim'de isimleri geçen Hz. Zülkifl ile Hz. Elyesa dahil 8 peygamberin kabirleri de bulunmaktadır.

 

Mezarı Bulunan Peygamberler

Hz. Elyesa

Hz. Zülkifl

Nebi Harun-ı Asefi

Nebi Zünnun (Yunus) Türbesi

Nebi Ömer

Nebi Hallak

Nebi Harut

Nebi Hürmüz

 

 

Zerzevan Kalesi ve Mitras Tapınağı

Roma’nın sınır garnizonu olan Zerzevan Kalesi tarihi Asur Dönemi’ne, M.Ö. 880’e kadar gitmektedir. 639 yılında İslam ordularının fethine kadar Romalılar tarafından kesintisiz kullanılmıştır. Zerzevan Kalesi içinde yer alan Mitras Tapınağı yeraltına ana kaya oyularak inşa edilmiş Roma’nın Hristiyanlık öncesi gizem dinine ait bir yapıdır. Yapının doğu duvarında ana kayaya oyulmuş sütunlar ve ortada büyük, yanlarda iki küçük niş bulunmaktadır. Bütün özelliklerini koruyarak günümüze ulaşan dünyadaki tek Mitras Tapınağıdır. 

Surp Giragos Ermeni Kilisesi

Ortodoks Ermenilerin kullandığı bir kilisedir. Ermeni mimari tarihinin önemli eserlerinden birisi olan Surp Giragos Kilisesi, Ortadoğu’daki en büyük Ermeni kilisesidir. Araştırmalarda kilisenin adına ilk kez 1610- 1615 tarihleri arasında Polonyalı Simeon’un seyahatnamesinde rastlanılmıştır.

 

Surp Sarkis Ermeni Ortodoks Kilisesi

Kilise hakkındaki bilgilere ilk olarak Gugas İnciciyan'ın coğrafya kitabında rastlanılmaktadır. Kitapta "1515'te veya 1518'de Surp Teotoros Ana kilisesi camiye dönüştürüldükten sonra bu kilisenin mezarlığında da bu kilise inşa edilir." denilmektedir. Mor Dumyana ya da Hızır İlyas Kilisesi olarak anılmaktadır. Cumhuriyet döneminde bir süre çeltik fabrikası olarak kullanıldığı için Çeltik Kilisesi olarak da anılmaktadır. İçinde bir okulun da yer aldığı kilise, yukarıda kadınlar mahfili ve giriş katı olarak inşa edilmiştir.

 

Meryem Ana Süryani Kadim Kilisesi

Önceleri bir tapınak işlevi gören yapı, İ.S. 280 yılında kiliseye çevrilmiştir. Yapı farklı dönemlerde yapılmış̧, ek yapılar ile kompleks bir yapı grubu oluşturmaktadır. Hz. İsa’nın Kudüs’te gerildiği çarmıhın bir parçasının bu kilisede yer alması Hıristiyan alemi için bu kiliseyi ayrıcalıklı bir hale getirmektedir.

Sülüklü Han

Zamanında han içinde bulunan kuyudan, dönemin doktorları tarafından şifa amaçlı sülükler çıkartıldığından hanın adı “Sülüklü Han” olarak kalmıştır. Hanilioğlu Mahmut Çelebi ve kız kardeşi Atike Hatun tarafından 1683 yılında yaptırılan han, şimdilerde kafe olarak hizmet vermektedir.

 

Cahit Sıtkı Tarancı Müzesi

Ünlü şairimiz Cahit Sıtkı Tarancı’nın doğduğu ve çocukluk yıllarını geçirdiği ev 1733 yılında inşa edilmiştir. Diyarbakır’ın geleneksel konut mimarisinin tüm özelliklerini taşıyan, merkezi bir avlu etrafında sıralanmış dört kanattan oluşan ev, zemin artı bir katlı olarak tamamen bazalt taş kullanılarak inşa edilmiştir


Ahmed Arif Müze Evi

Tarihi Sur ilçesinde yer alan müze, Diyarbakır doğumlu şair Ahmed Arif’e ithaf edilmiş, 2011 yılında faaliyete girmiştir. Şairin kişisel eşyaları, el yazısıyla yazdığı şiirleri sergilenmektedir. Altı odalı ve avlulu bir plâna sahip olan müzede yaklaşık 2 bin 500 kitaplık bir kütüphane de mevcuttur.