SEMPOZYUM ÇAĞRI METNİ

ULUSLARARASI

ASHÂB-I KEHF VE LİCE SEMPOZYUMU ÇAĞRI METNİ

            Ashâb-ı Kehf olayı, diğer dinlerin yanı sıra, İslamiyet’te de kabul gören bir konudur. Kur'an-ı Kerim’in 18. suresine “Kehf” adı verilmiş olması ve Kehf Suresi’nin 9 ile 26’ncı ayetleri arasındaki bölümünün bu olayı anlatması konunun önemini açıkça göstermektedir. Bu ayetlere göre, bazı gençler Allah’ın varlığına ve birliğine inanıp kavimlerinin putperestlik inancına karşı geldiler. Taşlanarak öldürülmekten ve zorla din değiştirilmekten kurtulmak isteyen bu gençler, beraberlerindeki köpekleriyle birlikte mağaraya sığınıp burada uykuya daldılar ve 309 yıl sonra uyandılar. Mağarada sadece bir gün veya yarım gün uyuduklarını zanneden gençler, yanlarındaki bir arkadaşlarına gümüş para vererek yiyecek alması için şehre gönderdiler. Şehre giden bu genç vesilesiyle halk durumdan haberdar oldu.

            Kur'an-ı Kerim’de Ashâb-ı Kehf’ in sayısı hakkında net bir bilgi verilmediği gibi, sığındıkları mağaranın nerede olduğuna dair de kesin bir malumat yoktur. Ancak tarih kayıtlarında İspanya, Cezayir, Mısır, Ürdün, Suriye, Afganistan, Doğu Türkistan ve Türkiye’de Ashâb-ı Kehf’e ait olduğu ileri sürülen otuz üç mağara yer almaktadır. Bunlardan dördü Türkiye sınırları içerisinde olup; İzmir’in Selçuk (Efes), Mersin’in Tarsus, Kahramanmaraş’ın Afşin ve Diyarbakır’ın Lice ilçelerindedir.

Türkiye’nin diğer bölgelerinde var olan Ashab-ı Kehf ve bulundukları mağaralar hakkında çeşitli bilimsel araştırmalar yapıldığı halde, Diyarbakır’ın Lice ilçesinde yer alan Ashab-ı Kehf ile ilgili kapsamlı bir çalışma bulunmamaktadır. Hâlbuki buradaki Ashâb-ı Kehf Mağarası, bazı uzmanlara göre Kur'an-ı Kerim’in belirttiği özelliklere çok uymaktadır. Mesela Kehf Suresi’nin 17. Ayetinde, “(Resulüm! Orada bulunsaydın) Güneş'i şöyle görürdün, doğduğu zaman mağarayı teğet geçer sağına vurur; batarken de onları teğet geçer mağaranın soluna vurur. (Böylece) onlar (güneş ışığından rahatsız olmaksızın) mağaranın bir köşesinde (uyurlardı).” şeklinde geçen tarife uygun olarak güneş doğarken mağaranın sağına vuruyor, ışık mağaraya girmiyor ve güneş batarken mağaraya girip çıkıyor.

            Ashab-ı Kehf Mağarası’nın bulunduğu Lice bölgesinde çok eski tarihlerden beri yerleşik hayatın olduğu bilinmektedir. Lice’de bulunan Asur kitabeleri M.Ö. 7000’li yıllara tanıklık etmektedir. Tarih kaynaklarına göre,  İslamiyet öncesi dönemde Huri-Mitanniler, Asurlar, Urartular, Medler, Persler, Makedonlar, Partlar, Doğu Roma (Bizans) gibi devletler bölgede hüküm sürmüştür. Bölgenin Müslümanların hâkimiyetine girmesi ise Hz. Ömer döneminde olmuştur. Daha sonraki yıllarda bölge Emevi, Abbasi, Mervani, Büyük Selçuklu, Artuklu, Eyyubi, Anadolu Selçuklu, Akkoyunlu ve Safevi gibi Müslüman devletlerin hâkimiyetinde kalmıştır. 1517 yılında Osmanlı egemenliğine girmiş ve değişik idari statülerle günümüze kadar Diyarbakır ili sınırları içerisinde yer almıştır.     

            Bu sempozyumda, Kur’an’da bahsi geçen Ashab-ı Kehf olayının yanı sıra, bilhassa Lice ilçesi sınırları içerisinde yer alan Ashâb-ı Kehf ile ilgili bilimsel ve akademik araştırmaların bir araya getirilmesi ve Lice’nin tarihteki yerinin farklı yönlerden ortaya konulması amaçlanmaktadır. Ayrıca, bölgenin tanıtımının yapılarak inanç turizmine kazandırılması hedeflenmektedir. 

            Sempozyumda Ashab-ı Kehf ve Lice ana teması bağlamında bildiri sunulabilecek muhtemel konu başlıkları şunlardır:

Ashâb-ı Kehf:

Kur’an-ı Kerim’de Ashâb-ı Kehf

Diğer semavi dinlerde Ashâb-ı Kehf

Tarih kaynaklarında Ashâb-ı Kehf

Dünyada Ashâb-ı Kehf

Türkiye’de Ashâb-ı Kehf

Lice’de Ashâb-ı Kehf

Tarihte Lice:

Siyasi Tarih

Kentsel Tarih

İktisadi Tarih

Biyografik Tarih

Eğitim Tarihi

Sosyo-Kültürel Yapı:

Gündelik Hayat

İlmi Hayat

Din/İnanç

Dil ve Edebiyat

Sanat/Zanaat

Mimari (Sivil/Dini)

Ekonomik Yapı:

Turizm/İnanç turizmi

Tarım ve Hayvancılık

Ticaret ve Sanayi

Coğrafi Yapı: 

Fiziki Coğrafya

Mekân Tasarımı

Şehirleşme ve Deprem