Her yıl 10-17 Aralık ta kutlanan
insan hakları haftası kutlamaları kapsamında Diyarbakır Sur Merkez İlçesi
Kaymakamlığı 15 Aralık 2023 tarihinde İnsan Hakları Eğitimi programı gerçekleştirildi.
Diyarbakır Merkez Sur ilçesi, konferans
salonunda gerçekleştirilen ve Sur merkez ilçesindeki bütün müdürlerin, daire
başkanlarının, şube müdürlerinin, okul müdürlerinin ve yardımcılarının
katıldığı toplantıya, Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi, Dr.
Ömer Ergün eğitmen olarak katıldı.
Açılış konuşmasını yapan Yazı
işleri Müdürü Salih Sizer, İnsan Hakları hassasiyetini oluşturmak ve zihinlerde
diri tutmak amacıyla böyle bir eğitimi düzenlemeyi uygun bulduklarını ve aynı
zamanda Sur ilçesi insan Hakları Kurulu Üyesi olan Dr. Ömer Ergün davetimizi
kırmayarak bizlere bu eğitimi vereceklerinden dolayı kendisine özellikle,
kaymakamımız adına teşekkür ettiklerini, ifade ettiler.
Daha sonra söz alan Dr. Ömer
Ergün, İnsan Haklarına ilişkin olarak birçok sözün söylenebileceğini, ancak bu
konunun temelinin ve kaynağının insan onuru ile ilgili olduğunu ve insan
hakları çalışmalarının insan onuru üzerine bina edildiğini ifade etti.
Dolasıyla öncelikle insan onuru
kavramını açıklamak ve bu kavramın geçirdiği evrimi belirlemek gerekmektedir. İnsan
onuru kavramının öncelikle bir içe dönük, birde dışa dönük olmak üzere iki
fonksiyonu söz konusudur.
Kelime anlamı olarak, şeref,
haysiyet, öz saygı, izzeti nefis, vakar olarak tanımlanabilmektedir.
İnsan Onuru kavramı, tarihsel
anlamda bir gelişim göstermiştir. Önceleri sadece elit bir sınıfın,
zenginlerin, statülerini korumak için
düşünülen kavram, daha sonraları modern hukukunda etkisi ile eşitlikçi bir
görünüm kazanmıştır ve herkes için kabul edilmiştir. Bütün insanların
yaratılıştan gelen onurları ile doğduklarını ve saygıyı hak ettiği, modern
hukukun etkisi ile ifade edilmeye başlanmıştır. Günümüzde ise, insanın
değerinin anlatılmasında kullanılan bir kavramı ifade etmektedir. İnsanın
değeri denildiğinde tür olarak insanın diğer canlılar arasındaki özel yerinin
anlaşılması gerektiği ifade edilmektedir.
İnsanın değeri derken bundan
insanın diğer canlılar arasındaki özel yeri anlatılmak istenmektedir. İnsana bu
özel yeri sağlayan, onun özelliklerinin bütünüdür, onu diğer canlılardan ayıran
özelliklerdir. Bu özellikler, insana özgü etkinlikler, yani; düşünme yeteneğine
sahip olması, iyi ile kötüyü ayırt eden bir aklın varlığı, duyguların kaynağı
olarak kalbinin olması ve önemli bir özellikte vicdanının olması, onu diğer
canlılardan farklı kılmaktadır. Bu özellikler ise, insanın diğer canlılardan
farklı özelliklere ek özelliklerdir. İşte bu özellikler “insanın değerini” ve
“onurunu” oluşturur, denmektedir.
Onur kavramını yukarıda
belirttiğimiz gibi, iki açıdan değerlendirebiliriz; içe dönük olarak, kişinin
ontolojik olarak değerli olması, diğer canlılarla ortaklaşa taşıdığı
özelliklere ek özelliklerinin olması. Bu özelliklerinden dolayı kendisine bir
“değer” atfedilmesi. Bu “değer” in, kişi tarafından bilinerek
değersizleştirilmemesi çabaları, onurun içe dönük yönünü ifade eder.
Dışa dönük olarakta, bu değerin muhatap
olduğu insanlar açısından saygıya layık olmasıdır. Yani insan onurunun bir artı
değer olması nedeniyle, öncelikle sosyal
hayatta, bütün vatandaşların, daha sonra devlet yöneticilerinin, gücü elinde
bulunduranların, insan onurunu, dolayısı ile bu değeri değersizleştirmeye
yönelik davranışlarda bulunmaması gerekir, çünkü bu değer nedeniyle insan
saygıyı hak etmektedir.
İnsan onuru, İnsan hakları
anlamında temel ve hak özgürlükler ile ilgili birçok kavramın üzerine oturduğu
zeminine işaret eden ve bu yüzden bireylerin her birinin haklarının
belirlendiği ve onların haklılığını ifade eden, her bireyin insanlığa yönelik
tutumunu kastettiğimizin farkına varmamız gerekir. Bu bağlamda düşünüldüğünde
onur kavramı, birçok ahlaki davranışın, hukuksal yaklaşımın temel dayanak
noktası ve temel değerlerin de çıkış yeri olarak anlaşılmıştır.
Tek tek bireylerin onuru ve bunun
kabulü, genel anlamda tüm insanların değerli oluşu ve bu değerin yani;
insanların onurlarının varlığının toplamı, bütün olarak insanlık onurunu
oluşturmaktadır. Bu anlamda “bir insanın onurunu korumaya yönelik teşebbüslerin
genel anlamda insanlığın onurunu korumak olarak nitelendirilmesinin
gerekçelerinden birisi de budur”.
Her bir bireyin onurunun
korunması, bütün olarak onur kavramının etik bir düşünce olarak zihinlerde
yerleşmesini sağlar. Bu anlayışla bir vatandaşa insanlık onuruna yakışmayan bir
muamele uyguladığımız takdirde, sadece o kişiye kötü muamelede bulunmuş
olmuyoruz; aynı zamanda paylaştığımız insanlık onurumuza da zarar vermiş
olmaktayız. Yani, dünyanın herhangi bir yerinde insan hakları ihlaline engel
olduğumuzda, sadece oradaki bir insan Hakkı ihlaline engel olmayız; diğer
taraftan genel olarak insanlık onurunu korumaya çalışmış oluruz, dolayısı ile
Gazze deki insan hakları ihlalleri, aynı zamanda insanlık onuru inciten
davranışlardır,, şeklinde sözlerini sürdürdü.
Ergün daha sonra, İnsan onurunun
en iyi korunduğu rejimlerin demokratik cumhuriyetler olduğunu, demokratik
cumhuriyetlerinde dört ana unsurunun olduğunu, devlet başkanının seçimle
gelmesi ve seçimle gitmesi, halkın problemlerinin çözülmeye çalışıldığı seçimle
oluşturulan ve belirli sürelerle yenilen bir meclisinin olması gerekir, yine
önemli hususlardan birisi hukuk devleti olması gerekir bu ilkenin en önemli
ilkeside hiç kimsenin kaynağını anayasadan almayan bir yetkiyi kullanamayacağı
ve devletin bütün eylem ve işlemlerinin hukuka uygun olması gerekir ilkesi ile
temel hak ve özgürlüklerin anayasalarda ifade edilip güvence altına alınması
gerektiği ilkesidir, dördüncü olarakta demokratik devletlerde hür ve baskı
altında olmayan, muhalefetin olması gerekir.
Eğitim Programı, sunumun
yapılmasından sonra soru ve cevap faslından sonra sona erdi.